İmâm-ı Rabbânî Hazretleri.
Mektûbât'ta, Eflâtûn hakkında 266. Mektup'ta şunları yazıyor:
"Bu şakîlere1 gelince, boyunlarını uymak bağından sıyırdılar; delillerle de isbat yoluna saptılar. Böylelikle de hem dalâlette kaldılar; hem de başkalarını dalâlete sürüklediler.. Eflâtun bu hizlanda kalanların en büyükleri idi. Îsâ'nın -aleyhisselâm- dâveti kendisine ulaştığı zaman şöyle dedi: "Bizler hidâyeti bulmuşuz; bize hidayet edecek kimseye ihtiyacımız yoktur, (Yâhut şöyle demiştir, "Biz tehzib olmuş (pâklanmış) kimseleriz; bizi tehzib edecek kimseye ihtiyacımız yoktur") " Bu ne sefihlik, bu ne şekâvet! Şu cihetten ki, bir şahsı duyuyor ki, ölüleri diriltiyor, anadan doğma körün gözünü açıyor, abraş illetine tutulanı iyi ediyor. Bütün bunlar da onların hikmetlerinin dışındadır. Bununla beraber, üstteki cevâbı veriyor. Hem de hiç görmeden, hâlini inceleyip anlamadan, sîretini mülâhaza etmeden.."2
Yine 313. Mektup'ta da Eflâtûn hakkında şunları söylemektedir:
"Hatta ahmak Eflâtûn, nefsinin safâsına dayanarak, hayâle ve keşfe dayalı sûretleri kendisine mukteda eyledi. Kendisini beğenip, İsa aleyhisselam onun zamanında gelen bir peygamber idi, bu yüzden şöyle dedi; "Biz, hidayeti bulmuş kimseleriz. Bize hidayet edecek kimseye ihtiyacımız yoktur". Zulmetin artmasını gerektiren bu safâ onda olmasaydı, hayâle ve keşfe dayalı sûretler onun yolunu tutmaz; matluba kavuşmayı da engellemezdi. Bu safâ sebebi ile o kendisini nurânî bulmuştu. Ama bilememişti ki, bu safâ ince bir kabuğu dâhi geçmemiştir. Yâni, nefs-i emmâre cihetinden.. O nefs-i emmâre, habâseti ve necâseti üzere duruyordu. Daha kaba bir kılıfa bürünen necâsetten başka bir hâl almayı onun için artırmamıştı. Üzerine sadece incecikten bir tatlı kaplanmıştı... Eflâtûn, nefs-i emmâresine taalluk eden safâyı, Îsâ'ya nisbet edilen kalp safâsı sandı. Zarûrî olaraktan da nefs-i emmâresini tehzib edilmiş, temize çıkmış olarak tahayyül etti. Dolayısıyla Îsâ'ya -aleyhisselâm- tâbî olma devletinden mahrum oldu."3
Eflâtûn (Platon)
Zamanında Yaşayan Hz. Îsâ bin Meryem
Burada İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, kuşku bırakmayacak şekilde, Hz. Îsâ'nın,
Eflâtûn zamanında (M.Ö. 427-347 yılları arasında) yaşadığını savunuyor. İmâm-ı
Rabbânî Hz. bir allâmedir. Kendi devrinde Hindistan'ın en otoriter Sünni
âlimiydi. Hıristiyan Tarihi konusunda yazan klasik Hıristiyan tarihçilerinin,
Hz. Îsâ'yı İmparator Augustus'un 28. senesinde dünyâya gelmiş zannetmeleri
(Miladi 0 senesi), İmâm-ı Rabbânî'nin habersiz olduğu bir bilgi olamaz. Bu
durumda, İmâm-ı Rabbânî Hz.'nin yazarken isim hatası yapmış olması da mümkün
değil. Çünkü birbirinden farklı zamanlarda yazdığı iki mektupta da Eflâtûn'un
Hz. Îsâ zamanında yaşadığını savunuyor. Bu durumda, İmâm-ı Rabbânî'nin bu
konudaki kanaatinin kesin olduğunu söyleyebiliriz.
Hz. Îsâ'nın dünyâyı teşrif ettiği tarih, Pers kralı II. Dârâ'nın krallık
dönemine denk geliyor. II. Dârâ (Darius,
Dârayavuş), M.Ö. 423-404 arasında şahlık yaptı. II. Artaserhas ise M.Ö. 404-358
arasında krallık yaptı. Eflâtun, Hz. Îsâ'ya hakkında yukarıdaki cevabı
verebildiğine göre, o sırada yetişkinlik çağında olmalı. Bu da, II. Artaserhas'ın (M.Ö. 404-358)
krallığına denk geliyor. Yâni başka bir bakış açısıyla, İskender-i Yunânî'nin,
Ahamenişleri birkaç sene içerisinde yerle bir ettiği doğu seferiyle aynı
asırda, Hz. Îsâ risalet görevini yerine getirip, gaybûbet gerçekleşti, ancak bu
risâlet görevi İskender'in Ahamenişleri yerle bir etmesinden önce yaşandı. Hz.
İsa'nın arz üzerinde olduğu dönemde dünyâ sınırları aşağı yukarı şu durumdaydı:
II. Darius'un özel ismi olan Okus (Ochus) ile Roma İmparatoru
Augustus'un (Ogüst) arasındaki isim benzerliğini farkettiniz mi? Gerçekte, Hz.
İsa aleyhisselâm Okus zamanında dünyâya geldiği hâlde, Roma döneminde birileri
İseviliğin tarihini feci şekilde tahrif etmiş olmalıdır.
Dipnotlar
1) İmâm-ı Rabbânî Hz., burada, peygamberlerin tebliğine sırt çeviren, yani
kendi akıllarını Kuran'dan ve kendi döneminin peygamberinin hadislerinden üstün
gören bütün âsî filozofları kastediyor.
2) İmâm-ı Rabbânî; Mektûbât-ı Rabbânî; c. 1; 266. Mektup;
s. 632
3) a.g.e, s. 886
Bibliyografya
1) İmâm-ı Rabbânî; Mektûbât-ı Rabbânî; c. 1; çev. Abdulkadir
Akçiçek; Çile Yayınları; İstanbul:1977
(Bu notun sonrasını okumak için tıklayınız: Hz. İsa Notları - 8)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder