27 Eylül 2017 Çarşamba

Borçlar Hukuku Notları - 1

Borçlar Hukukunun Konusu ve Kaynakları


Borç İlişkileri

İnsanların birlikte yaşamaları nedeniyle sayısız sosyal ilişkileri vardır. Hukuk bir sosyal düzen kuralıdır, sosyal ilişkileri düzenleyen ve yaptırımı bulunan kurallar topluluğudur. Sayısız sosyal ilişkilerden doğan uyuşmazlıkları hangi hukuk disiplini çözer sorusu bizi hukukun dalları ayrımına götürür. Kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere ikili bir ayrım yapılmıştır. Eşitler arası ilişkilerdeki uyuşmazlıklar özel hukukun alanıdır. Borçlar hukuku, eşitler arası sosyal ilişkileri düzenlediği için özel hukukta yer alır. 

Borçlar hukukunun konusu borç ilişkileridir. Bir sosyal ilişki, borç ilişkisi ise çözüm borçlar hukukundadır. 


Borç İlişkisinin Unsurları

Borç ilişkisinin unsurları, alacaklı, borçlu ve edimdir.

Borç İlişkisi: Bir taraf alacaklı, diğer taraf borçlu olan ve edim adını verdiğimiz borç unsurunu içeren bir sosyal ilişkidir. Borç ilişkisinin taraflarına ilişkin unsurlar, borç ilişkisinin süjeleri, alacaklı ve borçludur. Borç ilişkisinin konusuna ilişkin unsur, borç ilişkisinin objesi ise edimdir.

Borç ilişkisinin süjeleri kişilerdir (gerçek veya tüzel kişi olabilir). Kişilik gerçek kişilerde sağ ve tam doğumla başlar (MK m. 28, "Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder"). Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir, yeni doğmuş bir çocuk kendisine yapılan bağış sözleşmesiyle taşınmazın sahibi olabilir mi? İşte bu durumda bir borç ilişkisinde taraf olma ile, bu borç ilişkisinin kurulabilmesi için gerekli işlemleri bizzat yapabilme ehliyetini birbirinden ayırt etmek gerekir. Borç ilişkisinde taraf olabilmek için kişiliğin başlamış olması, yani hak ehliyetine ve taraf ehliyetine sahip olmak yeterlidir. Borç ilişkisinin kurulabilmesi için gerekli işlemleri bizzat yapabilmek için ise hak ehliyetinin yanı sıra fiil ehliyetine sahip olmak gerekmektedir. 

Tüzel kişiler kuruldukları andan itibaren hak ehliyetine sahip olurlar. Bir tüzel kişi henüz kurulmadan önce borç altına sokulamaz. Ancak tüzel kişi kurulduktan sonra, yetkili organların kararıyla, kuruluştan önceki aşamadaki borç ilişkisini kabul edebilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu'nda bu konu ile ilgili bir istisna bulunmaktadır. Buna göre bir anonim şirketin kuruluşundan önceki aşamada şirket adına bir borç ilişkisi kuranlar bundan dolayı şahsen ve müteselsilen sorumludurlar. Ancak şirket kurulup ticaret siciline kaydedildikten sonraki üç ay içinde şirket tarafından bu borç ilişkisi kabul edilirse, şirket bundan dolayı şahsen sorumlu olacaktır. TTK m. 355/2, 

"Tescilden önce şirket adına işlem yapanlar ve taahhütlere girişenler, bu işlem ve taahhütlerden  şahsen ve müteselsilen  sorumludurlar.  Ancak,  işlem ve  taahhütlerin,  ileride kurulacak şirket adına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline tescilinden sonra üç aylık süre içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa, yalnız şirket sorumlu olur."  

Kısacası, ileride kurulacak bir anonim şirket için borç ilişkisi tahsis edilebilir. 

Hayvan, borç ilişkisinin tarafı olamaz. Kimsesi olmayan zengin bir ihtiyar, "ben öldükten sonra tüm malvarlığımı köpeğime devrediyorum" diyemez. 


Alacaklı

Borç ilişkisinde edimin ifasını talep yetkisine sahip olduğu için borç ilişkisinin aktif tarafıdır. Alacaklı birden fazla olabilir.

Kısmi Alacaklılık: Her bir alacaklı, alacağın kendisine ait kısmının ifasını talep eder. 

Müteselsil Alacaklılık: Her bir alacaklı, alacağın tamamının ifasını isteyebilir. Borçlu borcunu, alacağın tamamının ifasını isteyen alacaklılardan birisine ifa ettiğinde, diğer alacaklıların taleplerinden kurtulur.

Alacaklı taraf zaman içerisinde değişebilir. Ama borç ilişkisinin niteliği değişmez. Alacaklı taraf:

- Hukuksal işlem sonucunda (alacağın devri, TBK m. 183; sözleşmenin devri, TBK m. 205; sözleşmeye katılma, TBK m. 206) 
- Kanundan dolayı (miras)
- Mahkeme kararıyla

değişebilir.

Borç ilişkisi kurulduktan sonra alacaklı tarafta değişiklikler ortaya çıkabilir. Bu durum alacaklının iradesinden yani hukuksal işlem sonucundan, kanundan ya da mahkeme kararından kaynaklanabilir.

Hukuksal işlem sonucunda alacaklı tarafın değişmesini üç durumda görüyoruz. 

Alacağın Devri: Alacağın devri (temliki), BK m. 183, 


"Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.  
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez." 

Burada alacaklı taraf, alacağını tamamen veya kısmen bir başkasına temlik etmektedir. Bu durumda alacaklının yerini, bu alacağı devralan kişi almaktadır.

Sözleşmenin Devri: BK m. 205 (818 sayılı Borçlar Kanunu'nda karşılığı olmayan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan bir madde), 


"Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.  
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir.  
Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.  
Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır."

Sözleşmeye Katılma: BK m. 206 (818 sayılı Borçlar Kanunu'nda karşılığı olmayan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan bir madde), 

"Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın, yanında yer aldığı tarafla birlikte, onun hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır.  
Anlaşmada aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı taraf, sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.  
Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin şekline bağlıdır."

Kanundan dolayı alacaklı tarafın değişmesinin yaygın halini miras oluşturur. Ölen bir kişinin alacakları, mirası reddetmemiş olan mirasçılarına geçer. Bu durumda alacaklı tarafın yerini, kanundan dolayı, mirası reddetmemiş mirasçıları almaktadır. 

Alacaklı tarafın değişmesi bir mahkeme kararına da dayanabilir. 

Medeni Kanun'a göre eşler, evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. Eşlerden biri bu yükümlülüğünü yerine getirmezse, hakim evlilik birliğinin korunması amacıyla gerekli önlemleri alabilir. Bu önlemler arasında, yükümlülüğünü yerine getirmeyen eşin borçlularının bundan böyle ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmaları kararının verilmesi de yer almaktadır. MK m. 198,

"Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir."
(Bu notun devamını okumak için tıklayınız: Borçlar Hukuku Notları - 2)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder